Yıl 1967, bendeniz daha küçük yaşlardayım, babam ailemizi Diyarbakır'da ve Çöltepe'de görev yapan akrabalarımıza tatile götürdü. Çöltepe Silvan, Bismil yakınlarında bir yer, Batman da oraya yakın sayılır. Babam "gelmişken Batman'a da gidelim o meşhur Petrol Rafinerisini görelim" dedi. Trene atlayıp Batman'a gittik, gördüğümüz tesisler muhteşemdi!
İlk yakıt tenekesi yapımı fabrikasına hayran oldum. (levha saclar geliyor, 20 litrelik gaz tenekesi olarak yakıt koyulmaya gidiyordu)
Uzatmayayım Batman Petrol Rafinerisini gezdiren, tanıtan Mühendis Bey bir ara durdu "Biliyor musunuz coniler barış gönüllüsü olarak buraya geldiler, bölgede çok sayıda petrol kuyusu açtılar, her kazdıkları kuyuda zengin petrolü buldular, bu petroller kalitesiz diyerek hepsinin üzerlerini betonlayıp gittiler. Niye böyle bir şey yaptılar anlayamadık" demişti.
İşte biz yıllar sonra conilerin Diyarbakır'a neden göz diktiklerini orada neden kendilerine yakın bir devlet kurmak istediklerini çok iyi anlıyoruz! (adamlar 50 yıl sonrasını planlıyor, projelendiriyorlar)
Değerli okuyucularım kısaca Batman, Silvan, Bismil, Diyarbakır'a kadar olan bölgemizin altı bize göre petrol denizimizdir ve batılı sömürgeci devletlerin ağızlarını sulandırıyor bu zenginliğimiz.
Bu coniler ve güya müttefiğimiz batılılar bölgemizde komşumuz değiller.
Ne işleri var zengin petrol çıkan bölge devletleri komşularımızın içinde?
Çıkarlar, çıkarlar ve sömürülecek ülkeler onların önem verdikleri alanlardır.
Tabii çıkarları ve sömürülecek zengin petrol ülkeleri çok olunca, onları dize getirecek askeri veya terör gruplarına ihtiyaçları vardı.
Yıllarca asker gönderemedikleri yerlere bizzat yetiştirdikleri eğit -donat yaptıkları taşaron teröristleri gönderiyorlar, oralarını karıştırsınlar ki onlar da bu bulanık sularda çıkarları petrol v.b. balıkları avlasınlar diye.
İşte günümüzde her nerede oluk oluk kan dökülüyorsa ve gözyaşı varsa, bilin ki orada batılı devletlerin çıkarları vardır.
Çevremizdeki ne kadar petrol ülkesi komşumuz varsa, batılılar kenardan köşeden verdikleri desteklerle oraları devasa karıştırıyorlar.
Bu petrol zengini devletlere bir bahane ile giriyorlar, hallaç pamuğu gibi atıyorlar, tarla gibi sürüyorlar, şehirleri yaşanmaz yapıyorlar, haliyle insanlar ölmemek için çatışma olmayan bölgelere hatta devletlere göç etmeye başlıyorlar.
Bir bahane buldular, gelip Irak lideri Saddam'ı ve Afrika'nın zengin petrol ülkesi Libya'nın lideri Kaddafi'yi sözde barış ve özgürlük isteyen gruplara öldürttüler (neyse ki dünya bunların yaptıkları pis işleri görmeye uyanmaya başladılar, hatta kendi askerleri bile nasıl teröristlik yaptıklarını sosyal medyadan açıklıyorlar)
Unutmadan bu coniler ve yandaşları ağzı sulanmış batılı devletler beleş petrol peşinde koşarken, bölgede yeni silahlar radyasyonlu ve radyoaktif kurşunlar, füzeler ve bombalar denediler (insanları nasıl kitlesel öldürürüz diye tatbikatlar yaptılar)
İşte bu tatbikatların sonunda ortaya çıkan radyasyon ve radyoaktif maddeler bölgeye yayıldı ve başta kendi askerleri kanser olup ölmeye başladılar, bu yüzden bölgeyi hızla terk ettiler. Ama geride bıraktıkları taşaronları teröristler askerlerinin görevini yapamadılar, çünkü onlar kendi aralarında dahi asla anlaşamıyorlardı.
Kısaca conilerin planları, projeleri bir bir çökmeye, bölge insanları uyanmaya, milliyetçilik ruhu ayağa kalkmaya başladı.
Olaylar ve bölge insanlarına karşı kullandıkları taşaronları terör grupları, hata üstüne hatalar yapıp, kendi başlarına buyruk olmaya, petrol zenginliklerinden pay almaya başlayınca, bölge halkına çok sayıda terör grubundan baskı ve şiddet uygulanmaya başlayınca, devasa göçler başladı!
Bu göçlerin en büyük ve yoğun olanı Suriyeli 2.5 milyon göçmenin ülkemize sınırlarımızı geçip gelmeleri ile başladı.
Türkiye'miz açlık sınırı altında maaşlar alan kendi işsizlerine iş bulamayan bir ülke olduğu için, Suriyeliler iş bulmak ve ailelerini geçindirmek için bu defa deniz ve kara yoluyla kendilerine silah ve mühimmat gönderen teröristleri ile onları vurduran AB ülkelerine gitmeye oralarda iş bulmaya karar verdiler.
İşte bu yüzden dağ, taş ve şehirlerimiz, ilçelerimiz Suriyeli ailelerle doldu, doldu taşıyor.
Kış geliyor bize göre bu Suriyelileri barındıracak ne yer var ne de yiyecek içecek var.
Bu göçler hemen dursa bile ülkeleri coniler ve AB'lilerce bombalanmış Suriyelilerin ızdırapları, sorunları asla bitmez ve alayı hırsız, dolandırıcı, ahlaksız işler yapan insanlar olup çıkarlar.
Alman Başbakanı çok acil olarak ülkemize geldi ve öğrendiğimize göre "size şu kadar sadaka verelim, bu göçmen dilencilere bakın, sakın bizim ülkemize göndermeye kalkmayın" dedi ve gitti (Bunlar yıllarca insan hakları savunuculuğuna soyunan ortalığı kasıp kavuran laf salatası yapan devletler onların liderleri değiller miydi?)
Sizi çıkarcılar, sömürücüler sizi, hem insanları gönderdiğiniz silahlarla vurun, sonra göç edenleri ben almayayım siz alın besleyiverin canım ne olacak deyin?
Allah bu yıllarca yaptıklarınızı döktüğünüz kanları gördü ayaklarınıza işte böyle dolandırdı?
Merak etmeyiniz ekonomileriniz de bir bir çökecek, çünkü dünyayı silahlarınızla vura vura işsizlikleri artırdınız, sonucunda mallarınızı ihraç ettiğiniz ülkelerde açlık başladı ve onlar sizden mal alamayınca yandım anam demek üzeresiniz.
Kısaca Türkiye Cumhuriyeti bu kadar Suriyeli ve diğer açlık çeken ülkelerin göçmenlerini asla doyuracak ve barındıracak güce sahip değildir.
Siz eli kanlı terör örgütlerini besleyenler, semirtenler, vurduğunuz bu masumları nasıl vurduysanız şimdi kuzu kuzu alıp "insan hakları ve özgürlükleri adına" beslemeye başlayınız. (yoksa dünyada sizin ve diğer batılıların yaptığı devasa katliamlar arşa çıkar arşa, dedikodulardan da asla kurtulamazsınız)
Bize de sadaka gibi paralar teklif etmeyiniz.
Bir Türk atasözünü hatırlatalım!
Rüzgar eken fırtınayı biçermiş.
Yıllarca masum dünyaya çıkarlarınız için terör ektiniz şimdi o terörün sonuçlarına katlanmanız kaçınılmazdır.
YORUMLAR