Yıl 1993, yer İstanbul, bendeniz en büyük araştırma konum olan su kaynaklarının metropol şehirde kirlendiğini kesinlikle musluklardan akan suyun içilmemesi gerektiğine dair kendi çıkardığım "İstanbul Yeni Haber" isimli gazetemde manşetten yazıp yayına verdim.
Yaklaşık 1 hafta sonra Ulusal Günaydın Gazetesi benim haberimi kaynak gösterip tam sayfa su haberi yaptılar.
Hatta Sevgili Elazığlı Hemşehrim Sanatçı Fatih Kısaparmak çok kalabalık bir topluluğa hitap ederken "Ümit Bora Ağabeyimin çıkardığı bu gazeteyi Günaydın Gazetesi'ni ziyaret ettiğimde masaya koymuşlar su haberlerini alıntı yapıyorlardı, büyük gurur duydum" demişti.
Günaydın Gazetesi benim İstanbul'da içme suyunun kirlendiğine dair haberlerimi alıntı yaparak yayınladıktan 1 gün sonra çok sayıda basın kuruluşu bu haberlerimi yayına koydular.
Ertesi gün akşam haberlerinde İstanbul Valiliği tv'lere basın kuruluşları vasıtasıyla "İstanbul'da yayınlanan bir gazetenin haberi neticesinde musluklardan akan suyun 3 gün süre ile içimini yasaklayıp, mecbur kalmadıkça kesinle içilmemesi veya kaynatılarak içilmesi" isteniyordu.
Tabii şehirde kıyamet kopuyor, dedikodular almış başını gidiyordu.
İnanın haberlerimiz o kadar doğru çıktı ki bize gelip sorgu sual eden bile olmadı.
Ancak o zamanki solcu geçinen belediyeye yakın üniversite hocaları bendenizi telefonla arayıp "biz her gün tahlile su alıyoruz, gönderiyoruz temiz çıkıyor sen nasıl böyle yazarsın" diye telefonla tehdit edip durdular. (Gün geldi o hocalar benim olduğum ortamlarda hemen orayı terk edip yan yana gelmemeye çalıştılar, yaptıkları yanlışlardan yüzüme bakamadılar.)
O hocalarımıza "kendinize güveniyorsanız gelin birlikte su havzalarına gidelim, şehre bastığınız arıtıldı denilen suları gözlerinizle görün" dedim teklifime kesinlikle yanaşmadılar.
Kısaca o tarihlerde bile hep haklı çıkmıştım su kaynaklarının kirlendiği noktasında.
Bu haberlerimle birlikte kirli sular gündeme oturunca kısa süre sonra meşhur İSKİ skandalı patladı gerisini o yıllarda yaşayanlar, takip edenler biliyor.
Gelelim günümüze yemin ederek söylüyorum 1993 yılındaki o şikayet ettiğim içme suyu havzaları inanın çok temiz kalır günümüz su havzaları karşısında.
Kısaca şu sıralar yurdumuzdaki su havzaları ve kaynakları bize göre arıtılsa da çok riskli ve içilmezdir.
Hatta yine bize göre kullanma suyu olarak da kullanılmaz.
Çünkü son 30 yılda su kaynaklarımız çok hızlı bir şekilde kirlenmiş, kirletilmiş olup her türlü hastalığa davetiye çıkarır hale gelmiştir.
Tek çare içme su havzalarına çok pahalı bir sistemle ozonla arıtmalar yapmaktır.
Su havzalarına akan dereler ve akarsular her türlü sanayi artığını, ağır metalleri, ölümcül bakterileri taşımaktadır.
Son yıllarda sanayi ve fabrikalara, tüm kuruluşlara arıtma yapma şartı getirilmiş ama bir türlü bu arıtmalar her yerde yapılamamıştır.
Nedeni bu arıtmaların ve sistemlerinin pahalı oluşlarıdır.
Bu durumda ülkemiz temiz su kaynakları ve havzaları bir bir kirlenmekte, elden çıkmaktadır.
Belediyeler bu işin kolayına kaçıp bakterileri öldürsün diye bol bol kloru sulara atarken, bu maddenin en büyük kanser yapıcı maddelerden olduğunu unutmaktadırlar.
Denetimlerin yeterli yapılmadığı su havzaları ve şehirlere basılan suları içmek bize göre büyük risk almaktır.
Zaten musluklardan akan suların bu işten anlayanların damak tatlarını bozduğu görülmektedir.
Peki, plastik damacanalardaki sular ne durumdadır?
Bize göre aynı risk petrol ürünü, bu plastik damacanalar da mevcuttur.
Ancak çok sıkı denetimli su kaynağından elde edilen içme suları şayet cam su kaplarında taşınırsa sağlıklı olur diyoruz.
Yok olmaz cam kaplar ağır olur taşınamaz diyenlere, bakın 1960'lı yıllara hamal küfesi içinde kapıya kadar getirilen sular evlerdeki su kaplarına nasıl boşaltılıyor satılıyordu incelesinler öğrensinler diyorum.
İçme sularımız bize göre hızla kirlenmekte ve temiz suya erişim her gün biraz daha güçleşmektedir.
Ayrıca bu kadar büyük 15 milyonluk metropol şehirlere temiz içme suyu vermek bizim düşüncemize araştırmalarımıza göre artık hayal olmuştur.
Sular içindeki ağır metaller ve zehirler insanları hasta edip yataklara düşürmektedir.
Ekmek kadar suya ihtiyacımız vardır.
Ama su kirli içilmez olunca bu işe bir an önce el atma vakti gelmiş geçmektedir.
YORUMLAR