Duyusal zorluklar çocukların günlük aktivitelere katılımını etkiler. Duyusal işlemleme ve duyusal bütünleme zorluğu olan çocukların oyun aktivitelerine, aile ile dışarda yapılan etkinliklere ve giyinme gibi günlük yaşam aktivitelerine katılımda zorluk yaşarlar. Duyusal hassasiyetlerin yüksek derecede gıda seçiciliğine neden olarak yemek zamanlarına katılımı etkilediği tespit edilmiştir. Aynı zamanda duyusal azalmış ve artmış tepkisellik ile sosyal iletişimi içeren sosyal beceriler arasında doğrusal ilişki vardır.
Örneğin; taktil aşırı tepkiselliği olan çocuklar dokulardan duydukları rahatsızlıktan dolayı resim derslerinde kullanılan materyallere dokunmaktan kaçınabilir. Buna karşılık, zayıf taktil ayırt ediciliği olan çocuklar boncuk, seramik gibi farklı materyalleri ayırt etmekte zorlanabilmekte, böylelikle bu tip sanatsal etkinlikler sırasında daha fazla dikkat harcadıkları için yorgunluk ya da gerilim yaşayabilmektedirler.
Çocuklardaki duyusal farklılıklara ilişki bir tablo olarak; Yetersiz duyusal geri bildirimden etkilenen, boyama, çizme, kesme, kağıt katlama vb. Vücudun her iki tarafının koordinasyonunun gerektiği etkinliklerdeki motor planlama zorluklarıdır. Ayrıca, sosyal katılım ve iletişim alanlarının her ikiside oldukça karmaşık duyusal ve motor işleyiş içermektedir. Bununla birlikte öngörülemeyen ve değişken sosyal iletişim ve aktiviteler karşısında duyusal farklılıkları olan çocuklar oldukça zorlanabilir. Çocukta var olan aktivitelere katılım zorluğu adaptif olmayan davranışlar, duyusal yanıtlar ve duyusal yorumlama ile ilişkili olduğunda duyu bütünleme temelli müdahale işe yarar bir yaklaşımdır. Bu bakış açısı dünyayı öğrenmede, becerilerin gelişimine ve sonrasında anlamlı katılımın başarılı bir şekilde oluşmasının temelini oluşturan duyusal motor faktörlere odaklanır.
– Duyu bütünleme vücuttan ve çevreden alınan duyusal bilgilerin işlenmesi, bütünlemesi ve organize edilmesidir. Duyu bütünleme teorisi; davranış ve öğrenmeyi, insan gelişimi, psikoloji ve ergoterapi konseptlerini sentezleyen bir çevrede inceler.
– Duyu bütünleme kişinin kendi vücudundan ve çevresinden alınan duyusal bilgilerin organize edildiği ve kişinin vücudunu çevrede etkili bir şekilde kullanmasına olanak sunan nörolojik bir süreçtir.
– Duyu bütünleme süreç modeli; giderek kompleksleşen davranışların ve son ürünlerin oluşturulabilmesi için duyusal sistemler (işitsel, vestibuler, proprioseptif, taktil ve görsel) üzerinden sağlanan bilgilerin nasıl entegre edildiği ile ilişkilidir. Örnek verecek olursa, vestibuler ve proprioseptif sistemler yeterli poster, denge, kas tonusu, yer çekimi güvenliliğinin gelişimine katkıda bulunur, ayrıca baş ve vücut hareketleri ile göz hareketlerinin koordinasyonunu sağlar. Tüm bu duyusal-motor fonksiyonlar, el-göz koordinasyonu, görsel-algı becerileri ve amaca yönelik aktivite içindeki birliktelik için temel teşkil eder. İşitme sistemi ile olan kombinasyonda, bu duyusal sistemler konuşma ve dil gelişimine katkıda bulunur ve öğrenme için gerekli olan davranışların alt yapısını sağlar. Örneğin sınıfta; uygun aktivite seviyesinin ayrlanması, duyusal stabilite, dikkatini verebilmek ya da konsantre olabilmek için davranış organizasyonu sağlanması gibi.
NOT : Vücudumuzdan gelen duyular, özellikle amaca yönelik bir aktivite sırasında, hangi nöral model ya da hangi vücut algısı ile inşa edildiğini anlamamızı sağlar. (Ayres 1989)
* Duyu bütünlemede çocuğun katılımını etkileyen faktörler hakkında ilk etapta hipotez geliştirilir.
* Dokuhnsal algı ile motor planlama arasında ilişki olduğu ile ilgili kanıtlar vardır. Bu durum somadispraksidir.
YORUMLAR